Bahar geldi canlanıyoruz, doğa uyanıyor. Nisan ayında Antalya'da mutlaka görmeniz gereken yerleri sizin için listeledik.
Not: Doğada sadece ayak izinizi bırakın. Tarihi eserlere zarar vermeyin.
Köprülü Kanyon Milli Parkı
Köprülü Kanyon Milli Parkı, Antalya’nın Manavgat ilçesinin sınırları içerisinde yer alıyor. Manavgat ilçesi sınırları içinde bulunan Köprüçay (Köprü) nehri ve tarihi Selge kentinin bulunduğu yerde 366.140 dekarlık bir alanı kapsayan bu yöre, 1973 yılında Milli Park olarak ayrılmış ve ilan edilmiştir. Köprülü Kanyon 14 km uzunluğu ve 100 m’yi aşan duvar yüksekliği ile Türkiye'nin en uzun kanyonlarından biridir. Milli Park içinde kapladığı 400 hektarlık alanla, tüm Akdeniz bölgesinin en büyük doğal servi ormanı bu alanda bulunuyor.
Dağ Keçisi, Anadolu’nun tek endemik kuş türü Anadolu Sıvacısı, nesli tükenmekte olan Kızıl Akbaba, sadece bu yörede yaşayan Kara Semenderi türlerini Milli Park barındırıyor. Kapladığı alan içinde 150 ila 2500 metre yükseltide bulunan nadir ve tehlike altında 48 türü (44’ü endemik), küresel ölçekte tehlike altındaki 5 türü, Avrupa ölçeğinde tehlike altındaki 39 türü, ulusal ölçekte tehlike altındaki 4 türü barındıran zengin florası, Milli Park’ın değerleri arasında.
Köprülü Kanyon Milli Parkı’na giriş ücretsizdir.
Kurşunlu Şelalesi
Kurşunlu Şelalesi'ne, Antalya'dan Aksu kasabası yönüne gidildiğinde, Antalya Havaalanı'ndan 3 km kadar sonra, yol levhalarından da anlaşılacağı gibi, sola sapılarak gidilir. 8 km'lik asfalt yol, bahçeler ve tarlalar arasından geçerek sizi, otomobil ile on-on beş dakika içinde Kurşunlu Şelalesi'ne ulaştırır.
Side Antik Kenti
"Side Antik Kentindeki hazineler arasındaki en kıymetli mücevher hangisi" diye sorarsanız yanıtımız tam merkezde yer alan Antik Tiyatro olur, kendine özgü mimarisiyle Anadolu'daki tek örnek sayılıyor.
Helenistik Geleneğin Roma Mimarisiyle Buluşması
Antalya Side Tiyatrosu, kentin yer aldığı yarımadanın daraldığı kesimde bulunuyor Yapı, plan açısından Helenistik geleneğin yarım daireden taşan biçiminde, ancak inşa tekniği açısından Roma mimarisi özellikleri taşıyor, Tiyatronun sahne binası (Scaenae Frons) üç kattan oluşuyor, Cavea'nın (oturma sıraları) diazoma ya (basamakların ortasındaki yol) kadar olan kısmı bir yamaca yaslanmış üst kısmıysa tonozlarla ve tropezoid (eğimli) tonozlarla eğim oluşturulmuş basamaklar bu eğimli düzleme oturtulmuştur, Side Antik Tiyatro'su bu eşsiz özelliğiyle bu coğrafyadaki en özgün yapılardan birisidir, Süslemelerinde Antoninler Dönemi barok özelliği görülen Side Antik Tiyatrosu, Roma'daki Pompeius Tiyatrosu ile başlayan mimarinin izlerini taşıyor. Birinci katın podyumunda Dionysos frizi yer alıyor. Frizde şarap tanrısı ve tiyatronun hakimi Dionysos'un hayati batıdan doğuya doğru kronolojik_olarak anlatılıyor ve doğu uçta Gigantomakhia ile sonuçlanıyor, Sahne binasının cephesi de mimari süsleme ve heykellerle hareketlendirilmiş
Mutlaka Yapın
Özellikle Apollon ve Athena tapınaklarını kaçırmayın, hatta mümkünse gün batımını yakalamaya çalışın. Akdenizin en romantik manzarası karşısında büyülenirken, başınızı kaldırıp tapınak üzerindeki Medusa kabartmalarına bakmayı unutmayın.
Andriake Örenyeri
Antik Myra ya da günümüzdeki adıyla Demre’nin Çayağzı bölümünde yer alan harabelerin uzun süre boyunca farklı bir şehre ait olup olmadığı tartışılmış, son araştırmalar burasının bağımsız bir yerleşim değil Myra’nın liman mahallesi olduğunu kanıtlamıştır.
Likya Bölgesi zenginliğini limanlara ve ticari faaliyetlere borçluydu. Andriake de Phaselis ve Patara’dan sonra bu bölgedeki en önemli üçüncü liman olarak kullanılıyordu. Kazılarda keşfedilen yabancı kaynaklı amfora parçaları Liman’da gerçekleşen uluslararası ticaretteki yoğunluğun bir kanıtı.
Andriake’deki kalıntıların büyük bölümü ticaret bağlantılı olsa da sürdürülen kazılarla liman ve ticaret bölgesinden biraz uzakta sosyal ve dinî yapılar da ortaya çıkarılmıştır. Liman’ın tahıl ticaretindeki önemini kanıtlayan ve günümüzde Likya Uygarlıkları Müzesi’ne dönüştürülen granarium yani tahıl deposu, agora, sarnıç, surlar, su kemerleri, anıtsal çeşmeler, Bizans Dönemi’nden kalan kiliseler, hamamlar, gözetleme kuleleri burada görebileceğiniz yapılardan birkaçı. Likya’nın pek çok yerinde karşınıza çıkabilecek Likya tipi mezarlar da eski mezarlık alanında ziyaret edilebilir.
Gömbe Yaylası- Nisan Ayında Antalya'da Kar Görmek İsteyenler İçin
Gömbe Yaylası; suları, serin havası ve yeşilliği ile bütün Antalya kıyı şeridinin yaylası konumundadır. Antalya yaylalarının da en meşhurudur. Kaş’a 70 km, Antalya’ya 150 km uzaklıktadır. Kaş - Kalkan - Elmalı üçgeninde kalan Yumru ve Akdağ’ın eteğinde, sedir ormanlarının kenarında, elma ağaçlarıyla kaplı yemyeşil bir coğrafyadır.
Kaş, Demre ve Finikelilerin yazın yaşam tercihi olan Yeşil Gömbe, yayla kültürünün önemli bir merkezidir. Göçerleriyle, keçileriyle, yaylacılarıyla, yanıksı dondurmasıyla, kaybolmaya yüz tutmuş barak kilimleriyle, 600 yüzyıllık panayırıyla, Uçarsu, Subaşı, Yeşilgöl’ü ile turizm çeşitliliği sağlar. Gömbe aynı zamanda Abdal Musa’nın keramet gösterdiği yerlerden biri kabul edildiği için bir dini turizm merkezidir aynı zamanda. Her yıl Haziran ayında dünyanın ve Türkiye’nin birçok yerinden gelen Aleviler, Uçarsu ve Yeşilgöl’de ibadet ederler, suyundan götürürler.
Nasıl gidilir?
Kaş - Kalkan - Elmalı üçgeninde kalan Yumru Dağı'nın zirvesindeki Gömbe Yaylası' na Kaş'tan Elmalı'ya doğru, büyük bölümü çam ağaçlarının yeşilliğinde geçen 70 kilometrelik yolculukla çıkılıyor. Yol asfalt ve bozuk değil. 1980 metre rakımlı belde, Elmalı'ya 30, Kalkan'a ise 40 kilometre uzaklıkta. Kaş'ta Gömbe Yaylası'na tur düzenleyen acenteler de mevcut.
Antalya’da olan biten tüm etkinliklerden ilk önce sen haberdar ol!
Bizi Takip Edin
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır. Bu siteye giriş yaparak çerez kullanımını kabul etmiş sayılıyorsunuz.
Daha fazla bilgi için