İlk sırada elbette ki taratorlu piyaz ve kabak tatlısı. Yemeden gidilmez, lezzeti de başka yerde bulunmaz.
Bir şehri gezmiş sayılmak için o şehrin en bilinen aktivitelerini yapıp en bilinen yemeklerini yemeyi tercih ederiz çoğu zaman. Peki Antalya’da ne meşhur? Ne yenilir? Ne yapılmadan dönülmez?
Biraz anlatalım.
İlk sırada elbette ki taratorlu piyaz ve kabak tatlısı. Yemeden gidilmez, lezzeti de başka yerde bulunmaz.
Olympos teleferiğinde denizden çıkıp Toroslar'ın karlı yamaçlarını görmeden, iki mevsimi aynı anda yaşamadan Antalya’dan gitmeyin.
Bir rivayete göre, Alanya Kalesi’nden atılan taş denize düşmüyormuş. Hatta o kadar ki, bugüne kadar oradan atılan taşın denize düştüğünü ne gören olmuş ne duyan. Gidin, bir de siz deneyin. Yanınızda taşlarınızı götürmeyi unutmayın, çünkü orada taş kalmamış.
Az değil, güzelim prenses kılıçla ortadan ikiye bölünmüş o akustik yüzünden. Aşağı tarafta söylenen fısıltı tiyatronun en üstünden rahatlıkla duyulabiliyor. Akustiğin bu denli müthiş olması, sizi de şaşırtacak.
Sıcak Antalya günlerinde, hem eğlence hem heyecan hem de serinliği bir arada yaşamak için müthiş bir fırsat. Manavgat’a kadar gitmişken asma yaprağında alabalık yemeyi de unutmayın.
Çıralı köyü yakınlarında, deniz manzaralı, kendiliğinden yanan taşlar var. Doğa harikasının ta kendisi. İster ısının, ister sucuk pişirin. Gerçi Temmuz’da gelirseniz Yanartaş’a kadar gitmenize gerek kalmaz, ilk gördüğünüz kaldırımda da pişirebilirsiniz. Yaktığınız ateşi söndürmeyi unutmayın.
Antalya’yı sadece karayı görerek anlayamazsınız. Masmavi Akdeniz’in pırıl pırıl sularını, altında yatan müthiş güzelliklerini görmeniz gerekir. Antalya’da dalış yapabilmeniz için uygun bir çok nokta mevcutken bu fırsatı değerlendirin.
Akdeniz’in serin sularının tadına Antalya’nın tertemiz plajlarından bakın. Eh Antalya’ya kadar gittik denize girmedik derseniz, olmaz.